Memleketin birinde Ora diye bir yer varmış.
Bir gece sabaha karşı oradaki ahalinin evi, barkı, yeri, yurdu, sevdikleri, hayatları, sahip oldukları her şeyleri yerle bir olmuş. 65 saniyede...
Ertesi gün bir daha... 45 saniyede...
Bunu duyan Buralılar, Berikiler, Ötekiler...
Bitmişler, kahrolmuşlar. Ağlamışlar çaresizce...
Herkeste büyük şok, Ora'da çığlıklar! Geçen her saatte soğuğa yenik düşüp kesilen soluklar... Dev sessizlik...
İlk şokun ardından toplamışlar birazcık kendilerini, çareler aramışlar. El ele vermişler, imkanınca bir şeyler yapmanın derdine düşmüşler. Ama bir el varmış, karanlık bir el onları tutup ayıran, savuran.
Yaşlı bir şövalye yardımları beğenmemiş, Saraylı o yardım öyle toplanmaz çekil demiş, Tek Yürek Memleket kampanyaları düzenlemişler, büyük şovlarla. Çok büyük paralar havada uçuşmuş... Uçmuş gitmiş, bir daha da gören olmamış.
Depremden hemen sonra depremden daha sarsıcı ve yıkıcı başka şeyler de şeyler görmüş gözleri.
Desteği en gerekli anda geçit verilmeyen askerler madenciler operatörler, engellenen yardımlar, kasıtlı kesilen iletişim, bekletilen hiltiler, kepçeler... Bekletilmiş hep...
Her şey...
Su ya su bile gönderilmemiş Ora'ya, hayret!
Çadır satar mı bir diyarın en büyük YARDIM kuruluşu, satmış!
Her şey kontrol altında demişler, kontrol altında olan tek şey kontrol altında tuttukları kontrolden çıkmışlık haliymiş.
Çıldırmışlar!
Ora halkının, kendilerini temsil etsin diye seçtikleri kişinin temsil hakkı bile düşürülmüş, sırf onlardan olanı seçmemişler diye.
Bana bir yıl verin demiş bir Saraylı. 1 yıl sonra çıkmış; bize oy vermezseniz size hizmet mizmet yok, bak Ora'ya hizmet geldi mi, gelmedi." demiş. Bu söyleme kimse şaşırmamış aslında. Bir kayadan gül olmasını bekleyemezlermiş zaten, nesnenin tabiatına aykırıymış. Ama bu konuşmaya alkış tutan eller olmuş. Şimdi hangisi daha sertmiş, o kaya mı yoksa alkış tutan eller mi? Hangisi daha çok ezmiş?
Günler birbirini kovalamış; karanlığın kapılarını daha da aralamış. Buralılar, Şuralılar, Berikiler çoğusu zamanla susmuş. 365 gün boyunca koca bir dünya dönmüş, akıl küsmüş, vicdan susmuş sarayının zaten hiç umrunda olmamış ve bir şehir böylece unutulmuş. Ora'nın sesi kesilmiş. Oralılar, çadırın çamurun içinde tam dört mevsim debelenmiş. Ölmekten beter edilmiş.
Birinci yıl gelince kayıplarını, ölülerini anmak istemişler. Onu bile yasaklamışlar!
Birkaç anmadan sonra pek sürmeden tekrar unutulmuşlar, 365 gün sonraya dek. Hesap veren hiç mi hiç olmamış, bir kişi bile! Kader suçlanmış. Aynı düzen devam etmiş.
Bu yaşananlar kader miymiş göz göre göre gelen bir katliam mıymış bazıları bilememiş, kimisi bilmiş susmayı tercih etmiş, gerçeği haykıranları da diğerleri dinlememiş.
Olan olduğuyla ölen öldüğüyle kalmış.
Gökten üç elma düşmüş; birisi üçünü de toplamış, diğeri bunu fotoğrafını çekip story atmış, bir yiğit de demiş ki "Saraydan baktığınızda Oralılar yalnız ama en sonunda Saraylılar yalnız kalacak."
Anlatıcı gitmiş, masal da burada bitmiş!
Yitirdiklerimizin anısına saygıyla...
*Tüm resimler yapay zeka ile oluşturulmuştur.
6 Şubat 2024
İstanbul
Comments